Sinema Akımları
Sinema akımları henüz doğmadan önce Lumier Kardeşler ile başlayan sinemanın sessiz serüveni, sinemaya sesin girişiyle beraber yeni bir anlatım tekniği kazanarak daha geniş kitlelere hitap etmeye başladı. İlk dönem çekilen filmler;gerçeğin olduğu gibi verilmesi mantığı ile çekilirken, ses ve kurgu tekniklerinin sinemaya girişi ile birlikte kurmaca film ile gerçekliğe dayanan anlatı yapısı kırıldı.
Sinema Akımları
Sinema akımları konusunda sinemanın gelişimi, toplumsal ve politik olaylardan tarihin her döneminde etkilendi. Yaklaşan totaliter rejimin belirtileri Alman Dışavurumcu Sinemasını, 1929 Ekonomik Krizi, Şairene Gerçekçiliği, İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşan kaotik ortam; Yeni Gerçekçiliği ve Fransız Yeni Dalgasını, 1960’larda başlayan Kapitalizm’in yükselişi Özgür Sinema ve Yeni Sinema’yı, ticari olmayan söylem arayışları Deneysel Sinemayı, Burjuvaziye hizmet eden aklın eleştiri Konstrüktivizm’i, geçmiş ile bağları koparma isteği Fütürizm’i, gerçeği yeniden yaratma çabası ise İngiliz Belge Okulunun doğmasını sağladı.
Tüm sanat dallarından etkileri içinde barındıran sinema, kısa bir sürede yedinci sanat olarak, sanat tarihindeki yerini aldı. İçerdiği anlatım olanaklarının ona kazandırdığı geniş olanaklarla zamanla öznel bir anlatım yapısına kavuşarak ‘Auteur’ kuramının oluşması ile kişiselleşti.
Birbirine neden-sonuç bağı ile bağlanan akımlar, Yedinci Sanatın bugünkü anlatı yapısının temellerini atarken günümüzde hala varlığını koruyan Bağımsız Sinema’nın ana ilkelerini belirledi.
Sinemada akım kavramı; bugünün olanaklarıyla, günün “Mainstream” üretim anlayışına, eleştirel bir yaklaşım geliştirebilmemizi sağladığı gibi baskın üretim mekenizmalarının dışına çıkılabileceğini de gösteren tarihsel bir gerçekliktir.
DIŞAVURUMCU ALMAN SİNEMASI (EXPRESSIONISMUS)
Dışavurumculuk teriminin ilk kullanımı konusunda farklı yaklaşımlar görülür. Pek çok kaynak bu terimin Almanya’ya Abstraction and Emphaty(Soyutlama ve Etki)’nin yazarı Wilhelm Worringer’ın 1911’de kullanımıyla girdiğini ileri sürer.
Ekspresyonizm kelimesinin anlamı ‘sanatçıya ait zihinsel nitelikteki gerçekliklerin bir sanat yapıtında somutlaştırılması anlamına gelmektedir.
Ekspresyonist sanatçılar insanların çektiği acıyı,sefaleti,vahşeti ve tutkuları anlatmayı hedefledikleri için ilk önce resimde öne çıkan ve gelişen bu akımın savaştan sonra Almanya’da devam etmesinin ilk sebebi olarak halkın içinde bulunduğu savaş sonrası psikolojisinin etkisi ve bu psikolojik çöküntüye paralel olarak, sosyolojik bir yıkımın eşiğinde olan Alman halkının bastırılan duygularının dışavurumu olarak kabul edilebilir.
Dışavurumcu Alman Sinemasının ortaya çıkmasındaki nedenler üç başlık altında incelenebilir. Bunlardan ilki 1917’de kurulan UFA (Universal Film Aktiengesselschaft) nın etkisidir. Devlet güdümlü bu kuruluş yine devlet tarafından yönlendirilen bir propaganda ajansıydı. UFA,Birinci Dünya Savaşı sonrasında hızla genişlemiş ve Avrupa’nın en başarılı film ihraç eden şirketi olmuştur. Dışavurumcu Alman Sineması UFA’dan oldukça iyi bir biçimde yararlanmayı bilmiştir. ikinci öğe ise Almanya’da savaştan sonra görülen entelektüel heyecanın etkisidir. Almanların “Aufbruch” diye tanımladığı ruh hali içinde olmaları ki, o günlerde kullanılan anlam yüklü bir terim, dünün paramparça dünyasından sıyrılıp, devrimci kavramlar üzerine kurulu yarınlara yönelmek anlamını içeriyordu. Üçünü öğe ise birinci Dünya Savaşından önce yapılan ancak savaş sonrası konuları öngören üçü, fantastik dünyaya ayna tutan, hayali yaratıklarla dolu olan Der Student von Prag (Prag’lı Öğrenci), Golem ve Homonculus ile psikolojik huzursuzluğu sergileyen Der Andere (The Other) adlı filmlerdir.
ŞAİRANE GERÇEKÇİLİK (RÉALİSME POÉTİQUE)
Sinema akımları konusunda Şiirsellik ve Gerçekçilik olarak iki anlamı olan içinde barındıran bu akımın şiirsel yönü çevre seçimi ve karakterlerin davranışlarından gelmektedir. Akımın gerçekçilik yöne ise karakterlerin karşılarına çıkan yaşamın katılığının simgesi olarak görülen polis ve gangsterlerin varlığıdır.
Şairane gerçekçilik akımı ile adı en çok anılan yönetmenlerin başında Marcel Carné gelir. Akımın diğer önde gelen isimleri arasında: Jean Vigo, Marcel L’Herbier ve Julien Duviver de sayılabilir.
1929 dünya ekonomik bunalımı ve tekrar başlayan toplumsal gerilimler, 1930’lara doğru Fransa’da yeni bir akımın doğmasına neden oldu. Bu dönemde yaşanan toplumsal ve ekonomik kargaşalar, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından olduğu gibi sinema alanında pek çok büyük film şirketinin iflasına yol açtı.
Şairane gerçekçilik akımı işte böyle bir ortamda sosyolojik ve politik kargaşa döneminde ortaya çıktı.Akımın filmlerinde kullanılan ortak konuların başında; karamsarlık, umutsuzluk, hüzün, intihar, sefalet gibi kavramlara yer verilmiştir. Loş ışık kullanımı, yağmurlu sokaklar, sis, sefil mekanlar, limanlar genellikle tercih edilen kalıplaşmış anlatı biçimine yardımcı olan kavramlardır.
YENİ GERÇEKÇİLİK (NEO-REALİSMO)
Sinema akımları konusunda 1945 yılında İtalyan film endüstrisi sıkıntıya düştü,bu kaousun dışında en etkili film hareketi olan Yeni Gerçekçilik doğdu. İtalyan Yeni Gerçekçiliği (Neo Realismo) İkinci Dünya savaşının sonunda ortaya çıktı.
Faşist Yönetimin yıllarca süren diktatörlüğü, daha sonra da İtalya’nın Nazilerce işgali İtalya’da özgür bir düşünme ortamının gelişip serpilmesine izin vermediğinden Yeni Gerçekçiliği hazırlayacak olan koşulların oluşması için şartların olgunlaşmasını İkinci Dünya Savaşının sonuna kadar beklemek gerekecekti.
Savaş sonrası oluşan kaos ortamı ile beraber düşünüldüğünde bu akımında diğer sinema akımları içinde oluştuğu şartlara benzer şartlar taşıyan bir dönemde ortaya çıktığı görülür. İtalyan Yeni Gerçekçi filmlerin en büyük özelliği profesyonel olmayan amatör oyuncuların filmde rol almasıydı. Filmlerde amatör oyuncuların yer almasının bir nedeni olarak yaratılmada çalışan gerçeklik kavramının perdeye daha iyi yansıtılması olarak da gösterilebilir. Eisenstein sinema derslerinde filmlerde kullanılacak amatör oyuncuların gerçekliğin yaratılmasında yönetmene yardımcı olacağını belirtmiştir.
YENİ DALGA (NOUVELLE VAGUE)
Sinema akımları konusunda Yeni Dalga’nın ilk çıkış noktası Astruc’un makalesindeki ‘Kamera –Kalem’ kavramı ise de, Yeni Dalga’nın manevi babası Henri Langlois’dir. Langlois’in yeni bir sinema dilinin oluşturulması için verdiği çabanın yanında yeni Dalga’nın asıl fikir babası André Bazin’dir. Bazin ve Langlois’in kuramsal çalışmalarının sonucunda Yeni Dalga’nın temel hatları belirginleşmeye başladı.
Bazin bir gerçekçiydi ama bu ‘gerçekçi’ sözcüğünün onun kastettiği özel anlamda (estetikten çok psikoloji konusu olarak) anlamalıyız. Bazin’e göre mizansen ve derin odak saf biçem konuları değil ama,sinema dilinin tarihinde ileri doğru diyalektik bir adımdı çünkü;
-… alan derinliği izleyiciyi görüntüyle daha yakın bir ilişki içine sokar…(ve bu da şunu akla getirir)
-… alan derinliği izleyicinin hen daha aktif zihinsel tutumunu hem de ilerleyen aksiyona daha olumlu katkısını sağlar…
ÖZGÜR SİNEMA (FREE CINEMA)
1950’lerin ortalarında İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Akımın temelinde İngiliz sinemasının belge film geleneği vardır.
1956’da Lindsay Anderson, Karel Reisz, Tony Richardson tarafından yönlendirilen, Anderson ve Reisz’in editörü oldukları Sequence dergisinde düşüncelerini yayınlayan yazarlar tarafından başlatılan akımdır.
Bir süre daha ‘Sight and Sound’ dergisinde yazmaya devam eden yazarlar kısa bir süre sonra çeşitli kısa filmler çekmeye başladılar ve ardından 1956’da bir manifesto yayımlayarak akımın temel amaçlarını ‘Özgür Sinema’ başlığı altında topladılar.
Sinema akımları konusunda Özgür Sinema, mevcut İngiliz film yapım kurumlarına saldırdığı için anarşist bir bakış açısıyla yola çıkmıştır. Akımın temeline var olan kurumsallaşmış otoriteryen yapıyı kırmak vardır.
Özgür Sinemacılar filmlerinde genellikle çalışan sınıfın problemlerini ve sosyal içerikli konuları gündeme getirmişlerdir. Bu tutumları 1960 yılına kadar yaptıkları tüm belgesel çalışmalarında devam eder, 60’larda ise,yine aynı konuları ele almakla beraber filmlerinde öyküleyici bir anlatıma daha bireysel bir bakış açısına kayma olur.
Bu değişim altında aynı dönemde Avrupa Sinemasında yaşanan değişimleri gösterebiliriz, bireysel bakış açısına sahip hikayeli filmler Fransız Yeni Dalga akımı içerisinde bu dönemde boy göstermeye başlamışlardır. Özgür Sinemacıların Fransız yeni Dalgasının etkisinde kişisel hikayelere yöneldiği söylenebilir.
YENİ SİNEMA (CİNEMA NOVO)
Sinema akımları konusunda Yeni Sinema Akımı 1960’lı yıllarda Brezilya’da yayılmaya başlamıştır. Amacı, yabancı etkilerden uzak olarak ulusal film kültürünü yaratmaktır.
Nelson Pereira dos Santos, Glauber Rocha ve Guy Guerra gibi yönetmenler akımın önde gelen isimleridir.
Yeni Sinemacılar yaptıkları filmlerle anlatımdaki özgürlüğe ve yapımdaki bağımsızlığa dikkat çekmeyi amaçlamışlardır. Yeni Sinemacılar toplumsal adaletsizliğin egemen olduğu bir ülkenin gerçeklerini, bazen bir belgeselin gerçekliğiyle bazen de Brezilya kültürünün izlerini taşıyan simgeleri kullanarak gözler önüne sermektedir.
Yeni Sinema akımı diğer akınlar gibi dünya çapında güçlü bir sinemasal devrim yaratmayı başaramamıştır. 1960’lardaki sömürge ülkelerin sosyalist hareketler içine girdiği sömürgecilikten kurtuluş hareketlerinin de etkiyle Yeni Sinemacıların filmlerinde devrimsel öğlere sık sık kullanılmaya başlandı.
DENEYSEL SİNEMA
Sinema akımları konusunda Deneysel Sinema Birinci Dünya Savaşı sonrasında Fransa ve Almanya’da bir film akımı olarak ortaya çıkmış daha sonra Sovyetler Birliği, Amerika ve İngiltere’ye doğru hızla yayılmıştır.
Deneysel Sinema terimi, sinemanın özünde yatan çizgisel ilerleme grafiği düşünüldüğünde doğru bir terim değildir. Sinema, doğası gereği bilim gibi ilerleyen bir süreci kapsamaz, bilimin ve bilimsel araştırmaların temelinde yatan deneysel teknik ile ilerleme öngörülürken, bir sanat dalı olarak kabul edilen sinemanın ilerleme gibi amacı olduğu düşünülemez. Deneysel terimi,sinema için yanlış bir kullanımın ifadesidir.
AMERİKAN DENEYSEL SİNEMASI
Amerikan Deneysel Sinemasının başlangıcı 1920’lere kadar uzanmaktadır. Bu yıllarda Amerika’da Hollywood dışında, ticari olmayan ilk deneysel çalışmalar gerçekleştirilmeye başlanmıştır.
Amerikan Deneysel Sinemasının ilk örneklerinden biri, Charles Sheeler ve Paul Strand’ın 1924 yılında birlikte yaptıkları Mannahatta adlı çalışmadır. Mannahatta, ’New York’un geometrik mimarisi, insanların ve gemilerin hareket biçimleri üzerine yapılmış kısa bir çalışmadır.
YENİ AMERİKAN DENEYSEL SİNEMASI (UNDERGROUND CİNEMA)
Sinema akımları konusunda Yeni Amerikan Deneysel Sineması 1950’lerin sonu 1960’ların başında ortaya çıkmıştır, ’estetik zenginliğin ve fırsatların yokluğunun ucuz 16 mm ve 8 mm teknikleriyle birleşmesi bir devrimle sonuçlanmıştır. Filmler üç ana başlık altında toplanmış;sosyal protest, sosyal anarşik ve özgürlük filmleri, soyut filmler.
Başlangıçtaki bu başkaldırı hareketinin ekonomik bir yönünde vardı ancak daha sonraları deneysel sinemanın ucuz bir uğraş olmadığı anlaşılmıştır.
Yeni Amerikan Deneysel Sinema akımını diğer akımlardan ayıran en büyük özellik filmlerde ortak belirli bir dünya görüşü olmamasıdır. Markoupoulos filmlerinde Yunan Mitolojisinden yola çıkarken, Robert Breer, animasyon filmleri yapmıştır.
KONSTRÜKTİVİZM
Sinema akımları konusunda Konstrüktivzm’in en üst tanımı belki de, Naum Gabo ve Antonion Pevsner Kardeşler tarafından oluşturulan ünlü “Gerçekçi Manifesto”da (1922) dışa vurulmuştu. Bu hareketin gerçekçi tarafını temsil eden kardeşler, ”Sanat bizim uzamsal algımızın dünyasının gerçekleştirilişidir” ve bunun sanatçısı “ köprülerinin inşasında bir mühendis gibi işini yapar ve yörüngelerinin formülünü matematikçi gibi kurar.
Eisenstein’ın salt çekimlerin montajla yan yana dizilmesi değil, plastik sanatların ilkelerine göre resimsel dizilişlerini de imleyen ‘sineimaj” kavramı doğmuştur. Bu kavram ile aynı dönemde kuramsal çalışmaları ile tanınan Kuleshov’da çeşitli kurgu deneyleri ile kendi kurgu tekniğini geliştirmiştir.
Konstrüktivizm bir akım olmaktan çok bir anlam arayışıdır.Bu dönemde kuramsal çalışmalar ile ilgilenen bir çok sanatçı kendi kurgu kuramlarını geliştirmişlerdir. Özellikle Eisenstein ve Kuleshov’un geliştirdikleri kurgu teknikleri bugün da bir çok sinema filminin kurgulanması ve seyirci ile gereken etkileşimi sağlamak adına kullanılmaktadır.
İNGİLİZ BELGE OKULU
John Grierson’a göre belgesel film; ”Olanın yaratıcı bir uygulamadan geçirilmesi’dir.
Andrew Sarris’e göre ise ‘Her film, her hangi bir yerin, bir zamanın, bir şeyin, bir kişinin belgeleri olarak ele alındığında, tüm filmlerin belgesel olduğunu söylemek mümkündür.
Sinema tarihi boyuncu sinema ve gerçekçilik tartışma konusu olan maddelerin başında gelir. Dziga Vertov’dan Vittorio De Sica’ya, Robert Flathery’den Andre Bazin’e…gerçeklik kavramı sorgulanmıştır.
Sinema dilinin temelinde; algısal öğelerin belirli bir bütünlük içinde kurgulanması ve yaratılan bu gerçekliğin, izleyicinin bilinçaltının da yardımıyla, gösterilmek istenen olgunun izleyici tarafından yeniden yaratılması vardır.
Sinema akımları konusunda bu filmlerin ortak noktası dramatik yapısıyla Amerikan sinemasına öykünmekten ileri gidemeyen İngiliz Sinemasına yeni bir soluk getirmişlerdir. 1936 yılına gelindiğinde, İngiliz Belge Okulu filmlerinde biçim ve içerik açısından farklılaşmalar görülmeye başlar.
FÜTÜRİZM
İtalyan Emilio F.T Marinetti Le Figaro Gazetesinin 20 Şubat 1909 tarihli sayısında Fütürist (Gelecekçi) bir bildiri yayınlayarak, sanat çevrelerinin ilgisini çekmeyi başarmıştır. Fütürizm 1909 yılına kadar teolojiyle (tanrıbilim) ilgili bir kavramdı ve Kutsal Kitap’ın olacağını haber verdiği olayların henüz gerçekleşmediği inancını içeriyordu.
Marinetti yayınladığı bildiride geçmişin değerlerine karşı çıkıp, eskiyel tüm bağların koparılması gerektiğini belirtti. Marinetti’nin Fütürist Bildirisine göre;gelecek makineleşme ve endüstrileşmedeydi ve Marinetti makineleşmeyi yüceltiyordu.
Sinema akımları konusunda Futurizm ilk etkilerini resim sanatında ve edebiyatta gösterdi, Marinetti görüşlerini resimlerinde uygulayan Balla ve görüşleri heykellerinde somutlaştıran Boccioni sayesinde Fütürizm tüm görsel sanatlara yayıldı.
Bu yazımızdan keyif aldıysan SinePlus Akademi yeni dönem Film Analizi Kurslarına katılabilir, filmleri izlemenin ötesine geçip onları okuyabilirsin.
Bilgi ve Kayıt için: Tıkla…
deneysel sinema, dışavurumcu alman sineması, fütürizm, ingiliz belge okulu, Konstrüktivzm, özgür sinema, şairane gerçekçilik, sinema akımları, yeni dalga, yeni gerçekçlik, yeni sinema