Ulusal Sinema
Ulusal Sinema 1966-67 yıllarından itibaren bilinçli bir şekilde kullanılmaya başlanan bir kavramdır. Bu Halk Sinemasında olduğu gibi tabandan gelen bir hareket değildi. Metin Erksan, Halit Refiğ gibi rejisörler, Türk Film Arşivi gibi kurumlar tarafından teorisi yapılmış bir sinema biçimidir. ‘Ulusal Sinema kavramı bir yandan Halk Sinemasına, bir yandan da batı sineması hayranlığına karşı bir tepkiden doğmuştur.
Ulusal Sinema
Bu tarz bir ulusal sinemanın gelişmesi alttan yani halktan bir destek olmadığı takdirde ancak devletin genel bir kültür siyasetine bağlıdır. Bugün Türk halkı yerli üretimden çok yabancı üretim kaynaklarına bel bağlamaktadır. Türk ekonomisi büyük ölçüde Almanya’ya çalışmaya giden işçilere, Amerikan yardımına ve yabancı sermaye yatırımlarına dayanmaktadır. Ulusal bir sinema için ne halktan böyle bir destek, ne de devletten resmi bir teşvik ortada yoktur.
Halktan destek görmeyen, devlet tarafından teşvik edilmeyen “Ulusal Sinema’ hakkında Duygu Sağıroğlu şunları yazıyordu:
Türk sinemacısı ulusal hedefe varmak için, kendi milli kaynaklarından ve kendi halkından başka hiç bir destek bulamayacaktır. Bu yüzden hiç bir batı veya doğu düşünce estetiği kendisine yardımcı olamamaktadır. Kendi kültür ve sanat kaynaklarını araştırma ve çağı içinde değerlendirilmesine koyulurken, kendi ulusunun köklerini, ilkel denilip geçilen beğenisini arayıp bulmak, Türk Sinemasını kendi temelleri üzerine oturturken, sinemaya devrimci bir güç vermeye çalışmak zorundadır.
Bütün bunları başarabilmek için sağduyulu aydınlan, sanatçıları ve devleti karşısında değil yanında bulmak ihtiyacı içindedir. Türk Sinemasının meseleleri, Türk halkıyla birlikte, Türk Sinemasının içinde çözülmek zorunluğunu taşımaktadır. Türk filmleri evrensel değerle örnek alındıkça doğu veya batı filmlerinin kötü kopyaları olmaktan kurtulamazlar. Evrensel değer düzeyine ulaşabilmesi için Türk sineması ulusal temellere oturmak ve bu temellerin üzerinde gelişmek zorundadır.
Ulusal Sinema Tartışmaları
Sağıroğlu’nun Robert Kolej Sinema Kulübü yayın organında çıkan bu yazısı, 1966’dan beri ortada olan ve gelişen kuramın, batı kaynak ve düşüncesinin gereksizliğini vurgulamakla beraber, ilginçtir. “evrensellik’terimi de kullanılmaktadır. öne sürüldüğü günden bugüne dek çeşitli ve karşıt tepki ve yorumlarla karşılanan oysa temelde geçerliliğini yitirmeyen, dönem dönem, bileşik bir şekil altında olsa dahi gündeme gelen, illerde göreceğimiz gibi, “Milli Sinema” kuramı ile çatışan ya da onunla bir senteze varmak gayretini gösteren Ulusal Sinema’dan gerek sinema adamları gerekse sinema yazarları, en azından, öne sürüldüğü dönemde neler anladılar, nasıl değerlendirdiler?
Bu noktada bize en yardımcı kaynak 1968 yılında Atilla Gökboru’nun Ant dergisi için hazırladığı “Ulusal Türk Sineması ve çıkış yolları adlı soruşturmasıdır. Gökboru soruşturmasının ilk bölümüne şu açıklama ile giriyordu:
Son yıllarda yabancı sinema yapıtlarından yararlanmayı, uyarlamadan da ileri bir çizgiye, plan plan çekmeye kadar vardıran bir kısım sinemacıların yanı sıra bir küme yönetmenler geçirdikleri evrim sonucu “Ulusal Türk Sineması” kavramını ortaya attılar. Bugün bazıları “Ulusal Türk Sineması” diye bir şey olamaz, bu bir düştür derken, Türk Film Arşivi yöneticileri bu yöndeki uğraşlarını, yayın organlarının adını “Ulusal Sinema” diye değiştirecek kadar ileri götürdüler ve ulusal sinema üzerine yapılan tartışmaların çoğunluğu dost meclislerinde kaldı.
Bu nedenle sinema üzerine düşünme eyleminin Türk sinemasın tarihinin hiç bir döneminde görülmedik biçimde yoğunlaştı. Bu sırada, sinema çevresinden çeşitli kişilerin ulusal sinema üzerine olan düşüncelerini tespit edip yansıtmayı, sadece okuyucu açısından olan ilginçliği yüzünden değil, sözü edilen yoğun düşünce eylemine belki bir başka açıdan da hareket getirebileceği ümidiyle yararlı bulduk: Yönetmenler açısından ulusal Türk sineması neydi, bundan neler anlıyorlardı?
Ömer Lütfü Akad
Ulusal Türk sineması halkçı bir sinema olmalıdır. Bundan halk gerçeklerinin özelliklerine dayanarak, halkın diliyle halk yararına yapılan sinemayı anlıyorum. Halkçı olduğunu iddia eden sanat ve akımların, halkın gerçeklerine dayanmadıkça ve halkın diliyle söylenmedikçe, halka varamayışının daha kötüsü, olumsuz bir tepkiyi karşılandığının acı tecrübesi bugün apaçık ortadadır… Tutulacak en olumlu yol, bütün meselelere sırça köşkünün batıya açık penceresinden bakanları bu yargılarında desteklemektir. Şu anda hiç olmazsa sinemayı kurtarmak için, çevrelerince aydın sanılanları bu sanattan uzak tutmakta fayda vardır. Türk sinemacıları ulusal sinemanın çıkar yolunun bilincindedirler.
Atıf Yılmaz
Ne güçlü devlet koruması, ne güçlü sermaye ile desteklenmemiş olan Türk sinemasının varlığını mümkün kılan ana unsur, yerli filmi yabancı filme neredeyse peşinen tercih eden bir ulusal seyirci birikimi olmuştur. Bu birikimin temelinde yatan kültürel olgu, yani yabancı filmler karşısında Türk seyircisinin gösterdiği yetinmezlik, gerçek ulusal sinemayı er geç yaratacaktır. Bağımsızlık tarihi olan her ülke gibi
Türk ulusunun da zengin bir kültürel geleneği vardır. Toplumumuza has tarihsel sosyal şartlar özelliği yansıtan bu kültür sanatların her dalında özgün örnekler vermiştir. Türk sineması bu mirasa sahip çıkarak ona toplumumuzun çağdaş gerçeğine dönük bir anlayış içinde taze ilkeler kazandıracaktır. Bu anlayışın bilincini taşıyan her Türk filmi, Ulusal Türk sinemasının ürünü sayılır.
Ertem Eğilmez
Özet olarak sinema, eğlendirici ve eğitici vasıfları olan bir hikaye anlatma sanatıdır. Türk sineması, Türk hikayeleri anlatan bir sinema, ulusal Türk sineması ise, eğlendirici vasfı dışarıda eğitici yönüyle de Türk ulusunun dimağında faydalı etkiler sağlayan bir sinemadır.
Metin Erksan
Bin yıldan beri vahşi haçlı ile barbar Moğol’a karşı, son hesaplaşmalarda yenici bir savaş vermiş olan Türk insanı, bu bin yılda Türk uygarlığını yaratmıştır. Milli Türk sineması bu bin yıllık uygarlık gelişiminin uç yönlerinden biridir. Bin yılın bütün düşünce ürünleri milli Türk sinemasının temeli ve altyapısıdır. Bin yıldan beri Türk insanının oluşturduğu, geliştirdiği ve özgünlük damgasını vurduğu her yaratış milli Türk sinemasında; bilinçaltında, bilinç üstünde veya arta kalan inanlar halinde süredurmaktadır. Bunun aksini savunmak, milli Türk sinemasını yabancı sinemaların ardına takmaya yeltenmek, ancak kültür emperyalizmi ajanlarına mahsus bir davranıştır.
Halit Refiğ
Ulusal akımlar Türk düşünce ve sanatlarında ne kadar gelişip güçlenirse Türk sinemasını da bu yolda o kadar çok olumlu bir şekilde etkileyip besler. Türkiye’nin bugünkü tarihsel koşulları içinde ulusal sanatların gerekliliği konusunda Türk sinemacılarının bilinçlenenleri öbür sanat kollarından ve düşünce akımlarından yardım ister görsün ister görmesinler, “çağdaş , “yeni”, “özgür” vs gibi yaftalar altında süper devletlerin sızma ve yayılma stratejisi olan “evrensel” sanat akımlarına yetenekleri ve olanakları oranınca karşı koyan ulusal Türk sineması için çalışacaklardır.
Onat Kutlar
Henüz bütün eserleri ve özellikleriyle belirmemiş olan ulusal Türk sinema sanatı konusunda açık bir yargıya varmak mümkün değildir. Dar anlamda bir ulusal sinema var elbette. Ancak bu sinemanın ekonomik ve estetik açılardan yetersizliği de ortada. Ulusal sinemanın kuruluşu, büyük eserlerini verişi, Türk ve dünya kamuoyuna mal oluşu güç, karmaşık ve çatışmalı bir sürecin sonucu olacaktır. Bu eserler için şimdiden kuramsal kalıplar düşünmek yararlı değildir… Ulusal Türk Sinema Sanatı her ulusal sanat gibi özgün olacaktır. Hem tarihsel perspektifi içinde özgün ve devrimci, hem de bugünün evrensel perspektifi içinde özgün ve ulusal Yani kendimizin bile olsa geleneksel kalıplan eleştirecektir. Hatta yerine yeni özler ve biçimler sunacak kadar devrimci, hangi amaçla olursa olsun hiç bir yabancı kültürün boyunduruğuna girmek istemeyecek kadar ulusal. Ben bu genç kuşakların ulusal, devrimci ve özgür sinemayı yaratma haklarını savunuyorum.
Nijat Özön
Bir Türk yönetmenin baş ödevi gerçekte ne ulusal sinema gibi terimler ardında boşuna vakit harcamak ne de hazır yabancı kalıplan en az zahmetle aktarmak ne de iyi sindirilmemiş yabancı etkileri özentiyle, zorlamalarla yansıtmak değildir. İçinden çıktığı toplumun yaşayışını, gerçeklerini, sorunlarını büyük bir dürüstlükle yansıtmaktır. Tabi bir de bunu yapabilmek yeteneği gerek… Bunların dışında bir “ulusal sinema” kavramı insanı bir terimler karışıklığına ve çekişmesine ya da bir vakitlerin “milli edebiyat” kadar kısır ve bugün yeniden okurken insanı güldüren tartışmalara yeniden götürmekten başka bir işe yaramaz.
Atilla Dorsay
Öncelikle “ulusal sinema” deyiminin ne olduğu üzerinde tartışmanın ve bu deyimin anlamını ortaya koymanın gerekli olduğu kanısındayım. Zira her şey bu iki kelimenin arkasına saklanmaya, bu iki kelimeyle mazur gösterilmeye çalışılıyor bu günlerde. Ulusal sözünü açıklamak için, o ulusun tarihindeki yerinden destek görmeye sinema yönünden imkan yoktur. Nasıl ki, bugün birçok Türk ressamı olduğu halde bir Türk resminin varlığı tartışabiliyorsa, birçok Türk filmi çekilmesine rağmen bir ulusal Türk sineması olup olmadığı da tartışma götürebilir. Ulusal bir sinema, hiç kuşku yok, o ulusun geçmişindeki kültür birikimine, çeşitli özelliklerine dayanacak, bunlardan esinlenerek, etkilenerek yapılan bir sinema olacaktır.
Çıkış noktası elbette o ulusun kendine özgü yaşamı, geçmişi, gelenekler, toplumsal ve kültürel durum ve düzeyidir. Ama bu sadece çıkış noktasıdır, varış noktası değil… Ulusal sinema, halk sineması budur sözleri ile bugünkü Türk sinemasının ulusal sinema olarak yaftalanmak istenmesi çok ucuz bir demagoji örneği olmaktan ileri gitmez. Zira bu sinema halkın cebindeki parayı çekmekten başka bir amacı olmayan, halkın yararına olmaktan son derece uzak bir sinemadır.”
Bu yazı Giovanni Scognamillo’nun Yeni İnsan Yeni Sinema dergisindeki Ulusal Sinema başlıklı yazısından alınmıştır.
Bu yazımızdan keyif aldıysan SinePlus Akademi yeni dönem Film Analizi Kurslarına katılabilir, filmleri izlemenin ötesine geçip onları okuyabilirsin.
Bilgi ve Kayıt için: Tıkla…
Atilla Dorsay, Atıf Yılmaz, Ertem Eğilmez, Halit Refiğ, Metin Erksan, Nijat Özön, Ömer Lütfü Akad, Onat Kutlar, ulusal sinema